24 Nisan 2021 Cumartesi

Tarihin En Büyük Felaketi: Çernobil

 Öncelikle Çernobil nedir onu konuşalım, Çernobil o dönem SSCB'ye bağlı Ukrayna'nın  Pripyat kentinin yakınındaki bir nükleer santralin ismidir. Yani hepimizin bildiği o büyük felaketin adı...









Tarih 26 Nisan 1986, Çernobil felaketinin yaşandığı gün.
Tesiste test yapılacaktır ve bu yüzden mühendislerden gücün yarıya indirilmesi istenir ama bu işi yapacak olan kişilerin testten haberi yoktur. Olsa bile nasıl yapacaklarını bilmemektedirler.
Ama bir şekilde yaptılar ve gücü yarıya indirdiler ama bir sıkıntı vardır, güç göstergesi durmuyor ve sayılar sürekli değişiyor.











Durum kontrolden çıkıyor, bir şey yapmaları lazım. Yapacabilecekleri son şeyi yapıyorlar ve acil durum kapatma düğmesine basıyorlar.
Ve her şey ondan sonra başlıyor.

Patlamada reaktörün çekirdeği erimiş ve radyasyon hızla yayılmaya başlamıştır.
Hükümet bunun o kadar da ciddi bir şey olmadığını yangının itfaiyeciler tarafından hızla söndürüldüğünü söylemektedir.
Ama durum bu kadar basit değil.










Yangını söndürmeye giden itfaiyecilerin hepsi bir süre sonra hastalandı ve öldüler.
Yardıma giden madencilerin de sonu farklı olmadı.
Yüzlerce insan öldü. Binlerce kişi kansere yakalandı. O dönemde sonra doğan bebekler de hastalıklıydı, bir çoğu anne karnında öldü

Şehir geç de olsa boşaltıldı. Sadece yetkili kişiler gidip gelebiliyordu. İnsanlar gönderildi ama hayvanlar hâlâ oradaydı.
Şehirdeki hayvanlar hastalığı taşır tehlikesiyle tek tek öldürüldü ve üstlerine beton atılarak toprağa gömüldü.
Ve bizim bilmediğimiz birçok şey yapıldı.












Olay artık sadece Ukrayna'yı değil bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Çünkü radyasyon havaya karışmış, yağmur ve rüzgarlar her yere dağılmış.
Hatta o dönemden sonra Karadeniz'deki kanser ve oranları da artmış.
Doğan bebeklerde hastalıklar tespit edilmeye başlanmıştı.

Bugün hâlâ etkileri devam eden bu felaket hakkında birçok yazı yazıldı, film ve dizi çekildi.

Dizi demişken bu yazıyı yazarken de çok yararlandığım ve  sadece 5 bölümden oluşan Çernobil dizisini önereyim.
















21 Nisan 2021 Çarşamba

Truman Show

 





















Bugün yapısı bakımından değişik bir film olan truman showdan bahsedeceğim.

Film çok etkileyici ve bir o kadar da düşündürücü. Filmi izlerken aklıma hep George Orwell'ın 1984 kitabı geldi.
Dış ortamdan habersiz, yönetimin istediği şeyleri okuyabilir, görebilir, duyabilir ve hatta düşünebilirsiniz.
Ama bunların hepsi sizin iyliğiniz içindir(!).


Film aslında Truman BURBANK'in hayatının bir dizi şeklinde yayınlanmasını konu alıyor.
Ama Truman bundan habersizdir ve 30 yaşına kadar bundan haberi olmayacaktır.

Truman dışında filmdeki herkes bir senaryo ürünüdür ve buna Truman'ın ailesi de dahil.

Truman bir gün şüphelenmeye başlar, her şey çok normaldir başka bir deyişle her şey aynıdır. Aynı insanlar, aynı konuşmalar, aynı işler...

Artık her şeyin farkındadır Truman, bunların hepsi bir senaryodur ve herkes ona yalan söylemiştir.

Peki ama nasıl çıkacak bu yerden?
Fiji'ye nasıl gidecek?
Ya da gidebilecek mi? 

Orasını da izleyerek öğrenin.








17 Nisan 2021 Cumartesi

Özledim Seni

Özledim seni…

ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.

beynimi uyuşturuyor özlemin…

çok sık birlikte olmasak bile

benimle olduğunu bilmenin

bunca zamandır içimi ısıttığını

yeni yeni anlıyorum

Yokluğun,

Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp

mütemadiyen bir boşluğa

Sabahları seni okşayarak başlamaları

aksamları her isi bir kenara koyup

seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;

oynaşmalarımızı,

yürüyüşlerimizi,

sevimli haşarılığını,

çocuksu küskünlüğünü…

Nasılda serttin başkalarına karşı

beni savunurken;

ve ne kadar yumuşak

bir çift kısık gözle kendini

ellerimin okşayışına bırakırken

Gitmeni asla istemediğim halde

buna mecbur olduğunu görmek

ve sana bunları söylemeden

”git artık” demek

”beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk

kavuşacaksın mutluluğa”

demek sana nede zor

seni görmemek ve belki yıllar sonra

karsılaştığımızda

bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden…

yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….


CAN YÜCEL 



Hoş Geldin Kadınım

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin 

yorulmuşsundur; 

nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını  

ne gül suyum ne gümüş leğenim var, 

susamışsındır; 

buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim 

acıkmışsındır; 

beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam 

memleket gibi yoksuldur odam. 


Hoş geldin kadınım benim hoş geldin 

ayağını basdın odama 

kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi 

güldün, 

güller açıldı penceremin demirlerinde 

ağladın, 

avuçlarıma döküldü inciler 

gönlüm gibi zengin 

hürriyet gibi aydınlık oldu odam... 

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.


NAZIM HİKMET RAN 





Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor

Onlardan kalbime sevda geçmiyor

Ben yordum ruhumu biraz da sen yor


Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece

Kaçıyorum bugün senden gizlice


Kalbime baktım da işte iyice

Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim


Maziye karıştı şimdi yeminim

Kalbimde senin için yok bile kinim

Bence sen de şimdi herkes gibisin


NAZIM HİKMET RAN 






Güz

 Günler gitgide kısalıyor, 

yağmurlar başlamak üzre. 

Kapım ardına kadar açık bekledi seni. 

Niye böyle geç kaldın? 


Soframda yeşil biber, tuz, ekmek. 

Testimde sana sakladığım şarabı 

içtim yarıya kadar bir başıma 

seni bekleyerek. 

Niye böyle geç kaldın? 


Fakat işte ballı meyveler 

dallarında olgun, diri duruyor. 

Koparılmadan düşeceklerdi toprağa 

biraz daha gecikseydin eğer... 

Nazım Hikmet Ran



Etme

 Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.

Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? 

Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.

Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...

Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,

Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. 

Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.

Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; 

Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,

Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,

O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.

Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.

Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme. 

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.

Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme


MEVLANA




Tarihin En Büyük Felaketi: Çernobil

 Öncelikle Çernobil nedir onu konuşalım, Çernobil o dönem SSCB'ye bağlı Ukrayna'nın  Pripyat kentinin yakınındaki bir nükleer santra...